Latince “modo” kelimesinden gelen moda tanımı “hemen şimdi” anlamı taşır. Aynı zamanda modanın kalbi olarak kabul edilen İtalya’da, moda kelimesi gelip geçici bir heves olarak da tanımlanmaktır. Dikkat çekme, değişiklik ihtiyacı, farklı görünme veya süslenme ihtiyacı da gelip geçici yenilik ya da diğer adıyla moda kavramını ifade etmektedir. Modayı kısaca tanımlarsak, belli bir dönem trend olan toplumsal beğeni veya herhangi bir şeye gösterilen aşırı talep, diyebiliriz.
Moda denildiğinde ilk akla gelen kıyafet olsa da moda, birçok farklı alanda hakimiyet gösterir. Müzikten mimariye, sanattan, edebiyata, tiyatrodan yemek ve aksesuarlara kadar oldukça geniş bir alanı etkisi altına alabilir. Her alanın zaman zaman kendine has bir modası olur. Bazen sıradan bir toka bazen bir kitap bazen de bir ayakkabı o dönemde yok satar.
Moda kelimesi, genel olarak özgün bir stilde tasarlanmış bir kıyafet kombini olarak ifade edilse de, 1400’lü yıllardan günümüze kadar uzanan süre zarfında; kısa dönemlerde kitleler tarafından en çok tercih edilen kıyafetleri kullanma anlamı taşır. Bunun yanı sıra moda, kültürlere göre farklılık gösterebilmektedir. Örneğin bir yerde popüler olan bir giyim tarzı, başka bir yerde benimsenmeyebilir, hatta rüküş olarak kabul edilebilir.
Örneğin bir Kralın veya bir devlet başkanının giyim tarzı ya da yaptığı bir aktivite de o ülkenin halkına örnek olup moda haline gelebiliyor. Büyük ressamların resimlerinden, müzisyenlerin bestelerinden, mucitlerin buluşlarına kadar ortaya çıkan her yeni ayrıntı modaya yön vererek büyük kitleleri veya çeşitli çevreleri hakimiyeti altına alabiliyordu.
Modanın Tarihçesi
Moda kavramı, çoğu çevrelerce ilk olarak 1900’lü yıllarda ortaya çıktığı ifade edilir. O dönemin en iyi terzilerinden sayılan Charles Worth’un yardımcısı Paul Poiret’in daha sonraki yıllarda Paris’te kendi atölyesini açtı. Poiret’in özel olarak tasarladığı elbiseleri sergilemesi ile moda ve terzilik farklı bir boyuta geçerek moda akımlarının fitilini ateşledi. Modanın tarihsel gelişimi ise 1902’de Thomas Burbery’nin ilk olarak markasını gabardin üzerine yazdırması ile başlayarak, 1905’te gazetelerde moda eklerinin yayınlama başlamasıyla etkisini daha fazla kitlelere yaymaya başladı. 1906’da Guccio Gucci Floransa’da, daha çok aksesuar üzerine çalışan şirketini kurdu, 1913 yılında ise Gabriel Coco Chanel şapka tasarımları ile moda dünyasına bomba gibi bir giriş yaptı. 1920’li yıllara gelindiğinde ise Chanel, moda evi açarak moda tarihine imza attı. 1915 yılında floral koleksiyonları ile Jeanne Lanvin popüler olurken, 1916’da I. Dünya Savaşı’nın etkisi de modaya yansıdı, militarist çizgiye sahip kıyafetler kombinlerde çokça yer almaya başladı. 1927’de Salvatore Ferragamo İtalya’da ayakkabı üretimine başlayarak moda dünyasına adını yazdırdı. En büyük şöhretine ise 1936 yılında; modern sandallar, patent hakkı alınmış mantardan yapılmış sivri topuklu ayakkabılar ve platform topuklar ile kavuştu.
1933’te Rene Lacoste, dünyaca meşhur timsah logolu t-shirt tasarlayarak, moda dünyasında etkisini hala sürdüren bir marka olmayı başardı. 1947’de ise modanın devi olarak nitelendirilen Christian Dior, Paris Avenue Montaigne’de ilk kez koleksiyonunu sergiledi. Korseye sıkıştırılmış incecik beller, kiloş etekler, Dior’un moda dünyasına kazandırdığı tasarımlar arasındaydı. O defileden sonra modern kadın yeni imajı ile moda tarihine geçti. Yine bu dönemde Christian Dior’un ‘’New Look’’ yani yeni görünüm adını verdiği moda akımı nüksederek geniş kitleleri peşinden sürükledi.
60’lı yılların sonu ile 70’li yılların başlarında, moda dünyasında yeni bir romantik stil yayılmaya başladı. Bu yıllarda daha çok yün kumaşlar, Hint şalları, pançolar moda oldu. Bu arada sıra dışı tasarımların zirve yaptığı 1965’te Paco Rabanne, metal elbiseler tasarlayarak moda dünyasında sansasyon yarattı. Bunu takip eden 70’li yıllara gelindiğin ise ünlü Japon modacıları, Avrupa’da doğu rüzgarı estirerek, bir sentez yarattı. Bunlar arasında Mitsuhiro Matsuda’dan, Yohji Yamomoto’ya, Kenzo Takado’dan Kenzo Takado’ya kadar birçok ünlü modacı bulunuyordu.
Bu modacılar, bir yandan orijinal Avrupa giysileri tasarlarken, diğer yandan da geleneksel Doğu kıyafetlerini üretiyorlardı. Moda dünyasına estetik kavramını, 80’li yıllarda Georgio Armani kazandırmıştır. 1978 yılında Versace, ilk pret-a-porter koleksiyonunu sergileyerek, moda dünyasına yön vermiştir. Versace bu koleksiyon ile birlikte reklam çalışmalarına da büyük önem vererek reklama büyük bütçe ayırdı. Bu dönemde ilk defa Super Star sistemini moda ile birleştirerek moda dünyasına ilkleri yaşatmıştır.
Kimi zaman eski bir giyim tarzı yeniden moda olurken kimi zaman tamamen marjinal bir moda akımının trend olduğunu görüyoruz. Özellikle 20.yy'dan sonra daha fazla gelişim gösteren moda, insanların sürekli takip ettikleri bir mecra olmuştur. Gerek kendi yaşantımızda gerekse yakınlarımıza alacağımız kıyafetleri tercih ederken belirli bir moda akımına göre alırız. Her ne kadar belli bir moda akımına göre giyinmediğini söyleyenler olsa da aslında onlar da belli bir moda akımının etkisini kıyafetlerine yansıtıyor. Bununla beraber, kişi aynı anda birçok moda akımını veya giyim tarzını takip edip benimseyebilir. Örneğin günlük hayatta daha çok bohem tarzı benimserken, özel günlerde veya gece hayatında daha çok vamp akımını benimseyerek, daha sexy kıyafetler tercih edebilir.
Retro akımı
Bu akım, geçmişte bir dönem moda olan kıyafetlerin yeniden moda olmasıyla ortaya çıkmıştır. Retro moda akımı yakın geçmişteki parçaların günümüzde tekrar kullanılmasıyla moda olmuştur. Örneğin, 80’ler ve 90’larda moda olan parçaların günümüzdeki tasarımlara uyarlanarak kullanılması retrodur. Bu akım, daha çok günlük hayatta etkisini göstermektedir. Her dönemde; puantiye, çan ve pileli etekler; kabarık ve kahküllü saçlar, değişik şekillerde pantolon paçaları daha çok tercih edilir.
Gotik akımı
Ortaçağ'ın karanlık yüzünü ortaya çıkaran akımdır. İlk olarak 70’li yıllarda ortaya çıkan bu akım, gizemli olmayı seven kadınlara hitap ediyor. Bu akımda; deri, tül ve dantel detaylara sıkça yer veriliyor. Gotik stili, hem gizemli hem de hüzünlü bir görünüm oluşturmak için daha fazla tercih ediliyor. Zarafetin gizemli ve karanlık yüzünü yansıtmak amacıyla yaratılan bu akım, feminenliği ön planda tutuyor. Bu akımda daha çok, siyah renk tercih edilirken, makyajda ise abartı göze çarpıyor. Yüksek topuklar gotik kadınların vazgeçilmezi olurken, ünlüler de bu akımdan nasibini alıyor. Örneğin, Amy Lee gotik akımının en önemli temsilcisidir.
Vintage akımı
Vintage akımı, belli bir dönemi yansıtan, ikonikleşmiş parçaların günümüze yansıtılmasıyla doğmuştur. Bu akım, 19. yy’da ortaya çıkmıştır. Günümüzde 20. yy ve öncesinden kalan kıyafet ve eşyalar vintage olarak tanımlanır. Fakat bu parçaların mutlaka belli bir dönemi yansıtması veya parçaların, o dönemin tasarımcısına ait olması gerekir. Yani her ikinci el vintage değildir. Bu parçaların, günümüze kadar korunmuş olması ve bakımının yapılmış olması gerekir. Malzeme kalitesinin iyi olması da vintage moda akımında oldukça önem taşır.
Barok akımı
Ağır süslemeler ve göz alıcı renklerin olduğu dönemin giyim tarzıdır. Barok giyim tarzı: 17 yy. Barok dönemi olarak akıllara kazınmıştır. Bu dönemde ağır işlemeler, süslemeler, zenginlik, şatafat, göz alıcı renkler kullanılmıştır. Belden oturtmalı kabarık elbiseler, beli inceltmek için kullanılan korseler, Fransız saraylarında kadınların vazgeçilmezi haline gelmiştir. Kullanılan pahalı ve göz alıcı kumaşlar, hem Avrupa’da üretiliyordu hem de Çin ve Hindistan aracılığıyla kaliteli pamuk, ipekten kumaşlar Avrupa’ya ihraç ediliyordu. En favori kumaşlar tafta, kadife pamuk, yün, muar ve kamlottu. Günümüzde çok fazla temsil edilmese de bazı moda markaları sezona göre Barok modasından yararlanıyor. Dolce Gabbana’nın 2012 yılında Barok döneminden etkilenerek hazırladığı koleksiyon önemli başarılara imza atmıştır.
Avangarde akımı
Bu genellikle uç tasarımları temsil eder. Bu kıyafetler günlük giyim için uygun olmayan, yaratıcı kıyafetlerden oluşur.
Bohem Akımı
Konforuna önem veren kişilerin tercih ettiği bol ve salaş bir tarzdır. Rahatlığına düşkün olan yeni jenerasyonda oversize stiller oldukça moda olmuştur.
Western (Kovboy) Akımı
Kovboy filmlerinde gördüğümüz eski batı giyim tarzıdır. Özellikle şapka ve çizmelerde karşımıza çıkarken, püsküllü pantolon ve gömlekler de oldukça rağbet görüyor.
Eklektik Akımı
Zıt parçaların birlikte kullanıldığı bir akımdır. Bu tarzda amaç zıt desenler, renkler veya tarzlardan parçaları bir araya getirerek şık bir bütün oluşturmaktır. Eklektik giyim tarzı eğlenceli, sıra dışı bir o kadar da zordur. Çünkü farklı renkler ve desenler bir araya geldiğinde her zaman hoş durmayabilir, gözü yorabilir ya da avam durabilir. Bu stili en çok kullanan ünlülerden biri Rachel Araz’dır.
Punk Akımı
Bu akım, daha çok deriler ve metal aksesuarların kullanıldığı bir akımdır. Asi ruhu yansıtan bu akım, özellikle gençler arasında oldukça yaygındır.
Holografik Giyim Akımı
Işık oyunlarının kıyafetlerde kendini gösterdiği göz kamaştıran bir akımdır.
Monokrom Akımı
Siyah ve beyaz gibi zıt renklerin birlikte kullanıldığı bir moda akımıdır. Kökeni, Yunanca Monochrome’dan gelen bu akım tek renkten oluşan sanat eserlerine verilen isimdir. Modada ise monokrom tarz, iki zıt renkten oluşan veya iki zıt rengi içerisinde barından şekillerden oluşan parçaların kombinlenmesine denir. Genelde ünlü modacıların veya modayı yakından takip edenlerin şık davetlerde, kokteyl ve özel gecelerde tercih ettiği bir stildir.
Pin-up Akımı
Sexy görünümü ön planda tutan bu moda akım, seksapaliteyi esprili bir şekilde yansıtan bir giyim tarzıdır. Bu akımda, sevimlilik ve seksilik iç içe geçmiştir. Bu tarzı, Christina Aguilera, Katy Perry gibi ünlüler sıkça kullanır.
Vamp Akımı
Gizem ve şehvetin ön planda olduğu seksi bir giyim tarzını yansıtır. Özellikle gece davetlerinde, gala gecelerinde sıkça tercih edilen bir tarzdır.